Geçen hafta hepimiz canlı yayında izledik.
Canım okulum cayır cayır yandı.
Hem de herhangi bir binası değil, en güzel binası, 500 yıllık sarayı yandı.
Her "Galatasaray Üniversitesi yanıyor!" alt başlığını gördüğüm kanalda ağladım o gün.
Tarihin yanmasına insan kahroluyor zaten de, oranın benim için ayrı bir de yeri vardı.
Hatırlarsanız 2011'de "Début" adlı ilk sergimi açmıştım, büyük bir heyecanla.
İşte o heyecanıma sizin haberlerde izlediğiniz, alevler içindeki sarayın Süslü Salon'u ev sahipliği yapmıştı.
Ne zaman okulda bir fotoğraf çekecek olsam, dekorum orasıydı.
Muhteşem görkemiyle ve bir o kadar eski halinin verdiği mütevazilikle, her fotoğrafı özel yapıyordu benim gözümde.
O saatlerce söndürülemeyen bina, okula ilk kayıt yaptırdığınız ve 6 yıl sonunda mezun olurken son çıktığınız binadır.
Aynı salonda hazırlandık biz de mezuniyetimize geçen yıl. Cübbeli fotoğraflarımız orada çekildi. Diplomalarımızı almaya gitmeden o binada toplanıp inletmiştik şimdi hatırlamadığım tezahüratlarla orayı.
Süslü Salon'un son mezunlarıyız biz.
peace.
nora
2 yorum:
Aa Bürge:)
Böylesine nadide bir yapının, yangın söndürme tertibatının bulunmaması düşündürücüydü.
Çok üzüldüm sizin gibi.:((
Post a Comment