Thursday 14 July 2016

End of an era.



Biz gidiyoruz.

Artık tanınmaz halde olan, doğduğumuz bu topraklardan, doyacağımız topraklara göç ediyoruz.

Gezi zamanı içimizde alevlenen minicik umut kıvılcımı maalesef artık tamamen söndü.

Asıl sorunun bizi yöneten ayak takımı değil, böyle olması gerektiğine inanan, bundan son derece memnun olan, senden benden sırf onun gibi olmadığımız için nefret eden halk olduğunu anladık artık.

Böyle nefret dolu bir çevrede barınamıyoruz.

Azınlığız.

Mutsuzuz.

Her gün ayrı bir katliamın yaşandığı, insan hayatının 5 para etmediği, üstüne bir de ülkenin yarısının inancınıza, doğduğunuz yere, ideolojinize, düşüncenize göre "oh olsun, iyi ki geberdi" dediği bir yerde daha fazla yaşayamıyoruz.

Belki tesadüfen o gün denk gelmeyip, patlayan bir bomba ile ölmüyoruz ama bu da pek yaşamaya benzemiyor doğrusu.

Biz artık insan yerine konmak istiyoruz.

İyilik yaptığımızda "enayi", saygısızlık yapmadığımızda "ödlek",  eğitimliysek "entel", görgülüysek "elit", dürüst isek "saftirik",  oruç tutmuyorsak "kafir" diye yaftalanmadığımız bir hayatımız olsun istiyoruz.

Öyle ya, başka hangi dilde "entel" diye hakaret var? Ne acıklı değil mi?

Daha basit bir hayat istiyoruz.

Daha güzel bir hayat istiyoruz.

Ayıp mı?

Her şeyden önemlisi, koca bir hayatın henüz en başında olan Uzy'ın sorumluluğu var artık üzerimizde. Sadece kendimiz için değil, onun için gidiyoruz en çok.

Bu ülkede her şey çok zor. Çalışmak, kazanmak, okumak, eğlenmek, dinlenmek, seyahat etmek, çocuk büyütmek...

Maalesef istediğiniz kadar çok para kazanın, bazı şeyleri satın alamıyorsunuz.

Kendi fanusunuzda belki huzur bulabilirsiniz ama burnunuzu kapıdan dışarı çıkardığınız an bu kötü insanlarla muhattapsınız. Sokakta, trafikte, okulda, işyerinde...

Belki çocuğunuzu yılda 40.000 TL vererek en iyi okula gönderiyorsunuz ama canını eğitimsiz, saygısız, hatta kuvvetle muhtemel daha önce içeri girip çıkmış eski bir dolmuş şoförünün kullandığı servise emanet ediyorsunuz... Siz gece gündüz çalışıp didinip tüm servetinizi yıllarca bu okullara, kurslara yatırıyorsunuz ki çocuğunuz mezun olduğunda 1500 TL maaşla, dayısının torpiliyle yönetici olmuş bir hanzonun altında çalışabilsin...

Bu ülkede artık gerçekten, taraf olmayan bertaraf oldu.

Göz göre göre hem de.

Ramazan'da sigara içene verdikleri tepkinin yarısını 45 çocuğa tecavüz edildiğinde vermeyen insanlarla nasıl yaşanır?

Yaşayamıyoruz.



Niye terkedip bu ülkeyi onlara bırakıyoruz? Niye hep biz gidiyoruz?  
Çünkü gitmezsek hep biz ölüyoruz.


Eğer başımıza bir iş gelmeden, hayatta kalmayı başarırsak, bu ay sonunda, binip uçağımıza yeni hayatımıza başlıyoruz.

Çokça buruk, bir o kadar heyecanlı, oldukça da öfkeliyim aslında. Tam bir duygudurum bozukluğu. Bakalım nasıl olacak...

Nora was here diye diye şaka maka, di'li geçmiş zaman olacak Türkiye'deki hayatımız.


Biz Eski Türkiye'nin insanları, Yeni Türkiye'yi terkediyoruz.




peace,



nora


14 yorum:

Kafası Karışık Mary said...


Yazıyı okuyunca allah kahretsin demek geldi içimden, bizi uzaklara gitmek zorunda bırakan bu zihniyetten, bu toplumda azınlık olmamızdan ve hiç bir şeyin değişmeyeceğini bilmekten....
Her şeyi başından sonuna öyle güzel yazmışsın ki noracım pek de bir şey ekleyemiyorum...
Belki bir gün biz de gideriz demekten başka. Dünyaya bir kere geliyoruz ve evet neden bunu anlamayacak insanlar için uğraşıyoruz, uğraştıkça batıyoruz...

Sizin yolunuz açık olsun, her şey gönlünüzce olsun....

battodol

Colorful said...

En dogru karar Noracim. 5,5 yil once bunu yapmis biri olarak soyluyorum ki cok cok mutlu olacaksiniz. Yolunuz acik olsun

pelin said...

en iyisini yapıyorsunuz. aynı cesareti kendi çekirdek ailem için de diliyorum..
umarım herşey gönlünüzce olur nora..

Sed. (weba) said...

O kadar içimdeki şeyleri yazmışsın ki bu ülkeyle ilgili, ben mi yazdım bunları dedim.

Her şey ama her şey gönlünüzce olsun Nora. Annem hep "gönlündeki en çok istediğin ne ise önüne çıksın" der şimdi aynısını sana söylüyorum. Umarım sizin yaptığınızın aynısını bir gün bir cesaret ben de yaparım. Yolunuz açık olsun!

Hürücan said...

Çok çok benzer duygularla geldik tam bir ay önce Londra'ya. Yeni bir yaşam inşa etmeye çalışıyoruz. Ülkenin siyasi ikliminden uzaklaşmak mümkün değil ama en azından bir nebze olsun insan gibi yaşamak ve çocuğumuzu insanca büyütmek için...

Evet aynen dediğin gibi yılda 40 bin lira ödeyip her tarafından sapır sapır dökülen bir eğitim sistemini, parayla mutlu olamadığımız bir sistemi geride birakarak. Ve dostlarımızı... Bizimle aynı zamanda Amerika'ya taşınan 20 yıllık dostum gözyaşları içinde "neden gitmek zorundayız. neden bunca yıllık dostlarımızı arkamızda bırakıp bu yaşta yepyeni bir yaşam kurmaya çalışıyoruz. Neden aklıma estiğinde artık gelip göremeyeceğim seni." demişti... Şimdi hep aklımda bu sözler ve öfke. Gitmek zorunda bırakılmak. Hamasi vatanseverlik duygularım yoktur ama insanın kendi dilini konuştuğu, doğup büyüdüğü topraklarda bir yabancı gibi hissetmesi acı gerçekten.

Seni anlıyorum ve her neredeysen hoşgittin diyorum. Umarım ailen için harika bir yaşam kurarsın.

Unknown said...

Bir siyasi ve kültürel yozlaşma olduğunda haklısınız. Halkın büyük bölümü siyasi değişimi destekliyor ve sizin halkın onayını almadan yaptığınız her beceriksiz siyasi hareket karşı tarafı güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. Başı sıkışınca kaçan sevgili eğitimli azınlık, siz ülkeyi asgeri, bürokratik ve yargı gücü olarak seksen yıl boyunca yönetirken bu cahil dediğiniz halkın eğitilmesi ve aydınlanmasi için ne yaptınız!? Bence insanlara tepeden bakmaktan başka bir şey yapmadınız! Zamanında egitilmesine izin vermediğiniz ve saygı duymadığınız halktan şimdi eğitimli bir birey gibi davranmasını ve size saygı duymasını bekliyorsunuz, iş işten geçtikten sonra. Belki eğitimi eksik ama gariban halkın kaçacak yada gidecek hiç bir yeri olmadı cumhuriyet tarihi boyunca ve gitmediyi de düşünmediler en zor zamanlarında bile cünkü onlar henüz cahil bile olsalar bu ülkenin öz evlatlarıdır. Bugün bu ülkenin bu durumda olmasından siz de sorumlusunuz. Güle güle!

The Bittersweet Saffron said...

Sans eseri yazinizi gordum. Biz de birebir ayni dusuncelerden gecerek sizle ayni yolun yolcusu olduk, havaalaninin patladiginin ertesi gunu Kanada ucagina bindik. Ufak kizimizla iki haftadir Toronto'dayiz. Iyi mi kotu mu birsey bilmiyorum henuz, ama bu yola itildik, bastan baslamaktan baska care yok... Hepimize kolay gelsin.

Unknown said...

Yolunuz açık olsun. Hepimizin yüreğine tercüman olan yazınızı tebrik ederim.

Unknown said...

Türkiye'de sayısı hiç de az olmayan, hayatı boyunca azınlık gibi hissettirilen insanların duygularını dile getirmişsin. 1 yıl önce eşimle Türkiye'yi terk ettiğimizde bugünlerin korkusuyla terk etmiştik ama bir yandan da "Her şeyi bırakıp gitmeye değdi mi?" kaygısı vardı. Artık yok. Ne yazık ki..

http://kanadagunlukleri.blogspot.ca/

watashi wa sinem said...

Bu karari verip yaziyi yayinladiginin ertesinde olanlar. Eminim cogu kisiyi bu fikre daha da yaklastirdi. Biz de gitmek istiyoruz. Yeni kurdugumuz iyi giden isimizi ne yapariz ? Orada nasil yasariz ? Burayi ozler miyiz ? Daha mutlu ve huzurlu yasamak icin gidip daha mutsuz mu oluruz. Oyle cok soru isareti var ki kafamda. Belki hemen simdi degil ama birkac yil icinde basimiza bi is gelmezse biz de gidiyor olacagiz. Bir yerde patlayan bombaya kurban gitmekten daha acisi o zihniyetle hem de cok uzakta degil yanibasinda bazen arkadasinla bir akrabanla bazen kapi komsunla catisarak yasamak koyuyor bana... keske herkes sussa artik.

Burcush said...

Biz de ailece gidiyoruz. Siz nereye? Biz Avustralya. Bu yazı bizim duygularımızı dile getirmiş.

ANTİGONE said...

Yolunuz açık olsun, kısa bir zaman içinde bizim de netleştireceğimiz bir karar bu. Umarım çok mutlu olursunuz yeni hayatınızda...

Deneme said...

Yazınız duygularıma o kadar tercüman olmuş ki. Aradığınız huzuru, mutluluğu bulabilmeniz dileğiyle... Bizler on bir yıl önce İstanbul'u terketmeyi göze alabildik ama ülkeyi terkedemiyoruz ne yazık ki... (Ne yazık ki terk edilesi bir ülkeye döndü güzel ülkem)
http://antikdatca.blogspot.com.tr/

kenan yıkıldım said...

Haydi! Hep beraber!