Thursday 25 February 2016

Röportaj: Üzüm ve Diğer Şeyler



Son bir kaç yıldır farklı bir gezegende yaşamıyorsanız, Üzüm ve Ryuk'u tanıyorsunuzdur.

Henüz bu dünya tatlısı fenomen kedilerle yolunuz kesişmediyse sizi hemen şöyle ve şöyle alalım... 

Üzüm ve Ryuk, iyi kalpli insan Yaşar Murat Taşkale tarafından sokaktan kurtarılmış sevimli mi sevimli iki kedicik. Ancak onları diğer kedilerden ayıran en büyük özellik, internetin en komik kedileri olmaları!



Üzüm ve Ryuk, kendilerine ait ilginç bir üslupla hayatı Yaşar'a dar ederlerken, biz hayranları da keyifle maceralarını takip ediyoruz.


Onların hislerine tercüman olan Yaşar, büyük incelik göstererek, kendisiyle blogum için röportaj yapmak istediğimi söylediğimde, beni kırmadı. 

Blogumu takip edenlerin default olarak kedi seven insanlar olduğunu düşündüğümden, bu röportajı kaçırmayacağınızı düşünüyorum ^_^

 Nora Was Here gururla sunar... ;)

-


Üzüm, Ryuk, Yaşar ve Diğer Şeyler




- Üzüm ve Ryuk’u çok iyi tanıyoruz da, Yaşar hakkında çok az şey biliyoruz, bize biraz kendinden bahseder misin? Kaç yaşındasın, ne iş yaparsın, nelerden hoşlanırsın?


37 yaşındayım. İstanbul'da doğup büyüdüm. Üniversite de dahil tüm hayatım burada geçti diyebilirim. Lisansta felsefe okudum, yaptığım işten dolayı başladığım lojistik yönetimi yüksek lisansını yine iş yoğunluğundan dolayı bitiremedim. Geçmişte kitapçılık, bar işletmeciliği, müzisyenlik, gitar öğretmenliği gibi işlerden sonra son 8 yıl yazılım danışmanlığı ve proje yöneticiliği yaptım. 1 yıl kadar hayvanseverlere yönelik bir dergi çıkarttım. Okumayı, yazmayı, müzik yapmayı seviyorum. 



- Üzüm ilk evcil hayvanın mı?


Küçüklüğümden itibaren kuş, balık gibi evcil hayvanlarım olmuştu. Kendi evim olunca kedi sahiplenme düşüncem hep vardı, o yüzden Üzüm'den önce bir erkek sokak kedisi sahiplenmiştim.


- Kızların diyaloglarını yazmaya nasıl başladın? Onların gerçek hayattaki davranışlarından ilham alıyor musun?


Aslında herkes gibi ben de sosyal medyada kedilerin dilinden yazılan monologları okur eğlenirdim. Üzüm'den önce evde bir erkek kedim vardı ve Üzüm'le de bir süre yaşadılar. Onu kaybettiğimde kendi kendime "keşke onunla daha fazla konuşsaydım" diye düşündüğüm olurdu zaman zaman. Muhtemelen o üzüntüyü bir daha yaşamamak adına karşılıklı konuşmaya ve yazmaya başlamış olabilirim. Tabi işin mizahi yönü de başlı başına bir motivasyon kaynağı oldu. Yazarken onların gerçek karakterlerinden kesinlikle ilham alıyorum. Hatta bir yandan büyürlerken karakterlerinin gösterdiği gelişimi dahi yansıtmaya çalışıyorum bir parça.


- Üzüm ve Ryuk ile ilgili paylaşımlarına yapılan, sana en ilginç gelen tepki ne oldu?


Çok fazla at hediye edildi bugüne kadar. Başlarda daha ilginç geliyordu fakat şimdilerde normal karşılıyorum. Çok güzel bir şey bir yandan.



- Sence Üzim ve Ryuk’un bu kadar sevilmesinin sırrı ne?


Bunun üzerine biraz düşündüm aslında. Çünkü bugün, başlangıçta öngöremeyeceğim kadar çok sevildiklerini görüyorum. Sanırım en önemli etken samimiyet. Bir yönüyle doğal bir ev hali var ve bunu insanlar yakın buluyor. Bir de metinlerdeki hem mizahi hem dramatik yön önemli bir etken olmalı. Bu anlamda ben de kendimi diğer insanlardan ayıramıyorum pek. Ben de çok gülüyorum ve hüzünleniyorum okurken. Samimiyeti de bu doğuruyor sanırım. Popüler olmak yahut ticari bir kaygım hiç olmadı.


- Geçtiğimiz haftalarda Üzüm ve Diğer Şeyler adlı kitabın yayımlandı, hemen ardından da 2.baskı geldi bile, nasıl hissediyorsun?


İlk 3 haftada 3 baskı yaptı ve biraz şaşırdığımı söylemeliyim. Aslında bu kadar satabileceğini tahmin etmiş olsam da bu kadar hızlı satacağını hiç düşünmezdim. Bir yandan çok mutlu oldum fakat diğer yandan bunun, yaptığım paylaşımlardaki amatör ruhu bozmaması için daha fazla gayret göstermem ve üzerine düşünmem gerekiyor.




- Üzüm ve Ryuk’un konuşma şekilleri adeta yeni bir dil oluşturdu. Paylaşımlarının altındaki yorumlara baktığımızda, hayranlarının bu dile gayet hakim olduklarını ve kusursuzca(!) konuştukları Üzümceyi kullanmayı çok sevdiklerini görüyoruz. Tahmin eder miydin bir gün bu dilde bir kitabının basılacağını?


Başlarda aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama zaman geçtikçe ve artık daha fazla benimsendiğini, hatta sosyal medyada Üzüm ve Ryuk dilinde şakalar döndüğünü gördükçe daha çok alıştım. Çok güzel bir duygu benim için.


- Üzüm ve Ryuk’un Yaşar’dan daha çok tanınması hakkında ne düşünüyorsun?


Geldiği nokta itibarıyla buradaki dengeyi olması gerektiği gibi kurabildiğimi düşünmüyorum. Demek istediğim şey, bence onlar biraz daha ön planda olmalılardı. Eğer başlarda bu noktaya geleceğini bilseydim kendimi biraz daha gizleyebilirdim. Bu sadece göz önünde olmanın hoşuma gitmiyor olması da değil. Mizahi bir şeyler üretiyor olmak benim bir yönüm, fakat sadece bununla biliniyor veya bilinecek olmak beni biraz rahatsız ediyor. Bir yandan da onların artık kitap olması dolayısıyla malesef işin bir de medya kısmı var. Bir yerden sonra isteseniz de kendinizi daha fazla çekemiyorsunuz.


- Kızların önümüzdeki maceraları hakkında spoiler istesek biraz?


Onlar için yazdığım bazı şarkılar var ve onları kaydedip yine kızların görüntüleriyle videoklipler yapmak istiyorum aslında. Kesin olmamakla birlikte yine onların başrolde olduğu uzun öyküler paylaşabilirim diye düşünüyorum.


- Ve son olarak en merak edilen konuyu sormak zorundayım… At alacak mısın kızlara? :)


Neden olmasın :)


12.02.2016, İstanbul
by Nora Jartan




Tuesday 16 February 2016

Uzay'da Yeni Gelişmeler

Creative minds are rarely tidy!

Günler çok hızlı geçiyor! 

Neden?

Çünkü bizimki geçen hafta emeklemeyi öğrendi! :O

7 aylık olmasına 10 gün kala çözdü işi!

Zincirinden kurtulmuş bir mahkum gibi son 6 ayın acısını çıkarıyor :) Gece uykusundan bile uyanıp emekleyerek bir yerlere gitmeye çalışıyor... >.<

Haftalarca dizlerinin üstünde yaylandı, bir günde çözdü tam olarak ne yapması gerektiğini :)

Instagram hesabımı takip edenler oradan videolarını izleyebilir tostos oğlumun...


Bu halleri daha dün gibiyken, hangi ara büyüdün de pati pati gidiyorsun be çocuk!


Artık kendi kendine oturmak da bebek işi! ^_^ Gün içerisinde sürekli, ordan oraya gidip, o minik poposunu devirerek oturur pozisyona geçiyor... 


Tabii ki anası olduğumdan her hali, her hareketi dünyanın en sevimli şeyiymiş gibi geliyor bana :)


Çirkin ördek yavrum benim!


Şimdilik son gelişmeler böyle... Bakalım daha ne maceralar bekliyor bizi!

Ben çok anlamıyorum ama duyan erken emeklemiş diyor, tecrübeli anneler nedir bunun ortalaması? Sizinkiler ne zaman emekledi/yürüdü?



peace


nora

Tuesday 9 February 2016

Bekleme yapma, devam et! ;)


Beni affedebiliyy misiniz?? Hem payam var benim amca *puppy eyes*

Yazamadım bir türlü.

Ha diyeceksiniz ki ne oldu da yazamadın?

Bir sorun bakalım niye yazamadım? 

Hayır yazmadın da n'aptın?

Sekiz milyon iki yüz elli.... Sen bu parayı n'aaptın???

^_^

Açıklamam bu kadar :)

Neyse, döndüm.

Dilerseniz hiçbir şey olmamış gibi kaldığımız yerden devam edelim ;) 


Ne deysin, olmaz mı amca? 

Böyle zamanlarda aramız açılmasın diye şuralardan buralardan takip edebilirsiniz:

Nora Jartan: Twitter, Instagram

^_^

peace


nora

Monday 1 February 2016

Her Çıkışın Bir De...

Düşüşü vardır.

Kızlarla akşam konuşuyoruz.. Konu bir yerlerden düşme hikayelerimize geldi :)

Sanırım herkesin hayatında mutlaka hiç unutamadığı, çok utandığı bir yere yapışma hikayesi vardır ^_^




Benimki Ankara'da geçiyor...

Annemle Kızılay'da geziyoruz... Kızılay yeraltı pasajlarıyla meşhur.. İşte o pasajlara da genelde ince basamaklı döner merdivenlerle iniliyor...

Pasaja adımımızı atmamızla ben boşluğa basarak düşmeye başladım.

Düşmeye başladım diyorum çünkü bu bir an değil, uzun bir süreç :)

Lambur lumbur yuvarlanıyorum...

Duramıyorum :)

Şerefsiz merdivenler de bir türlü bitmiyor...

Annem de yazık, bu süreçte yanımda olmak istiyor, beni bir şekilde hayatta tutma çabalarında...

Ben düşüyorum, o peşimden koşuyor...

Önce ayağını uzatıyor durdurabilmek için beni.

Yok.

Sonra elindeki çantasını uzatıyor, tutunacak bir dal olsun diye..

I-ııh.

Zemin kata ulaşana dek, aheste aheste yuvarlandım... Merdivenin basamakları bitince benim düşüşüm de bitti doğal olarak :)

Tabii ki o olaydan sonra defalarca düştüm kalktım ama o zamanlar lisede miyim neyim, çok utandığımı hatırlıyorum...

Yine de bu duruma gülmeme engel olamadı elbette utanç duygusu. Çünkü ben düşmelere inanılmaz gülüyorum! Kendim de olsa, başkası da olsa kopuyorum her defasında...

Bu konuyla alakalı unutamadığım bir diğer anımı da paylaşayım;

İzmir Konak metro girişinde 20li yaşlarında bir çift elele merdivenlerden inmeye başladı. Ben de arkalarındayım...

Kız aynı benim gibi durdurulamaz bir düşüşe geçti :) Sevgilisinin elinden kurtulmuş dan dun iniyor aşağı...

Kızcağız merdivenlerden yuvarlanırken sevgilisinin verdiği tepkiyi hala unutmam:

"Aşkım n'apıyosun???"

^____^

Var mı sizin de böyle asla unutamadığınız, en olmadık yerde yuvarlanmalarınız?