Friday 16 December 2011

Kaos: Örümcek Ağı Set Arkası Fotolar.

Arayı çok da açmayalım ^_^

Bugünlerde çekimleri devam eden aksiyon filmi Kaos: Örümcek Ağı'nın set arkası fotoğraflarını çektiğimden bahsetmiştim...

Nur Acar Tangün Photography'yi takip edenler çoktan gördüler örneklerini ama blogda yayınlamadan da olmaz!

Cem Gül'ün yönetmenliğini yaptığı filmde Gökhan Mumcu, Rojda Demirer ve Cemal Hünal başrollerde.


Gerisi fotoroman:














Tahmin edersiniz ki elimde bunlar gibi tonlarca fotoğraf var :) Hepsini bir postaya sığdırmak imkansız... Daha bol bol yazı çıkar bu set arkası fotolardan ;) İlla ki biraz daha fazlasını görmek istiyorsanız da sizi Nur Acar Tangün Facebook sayfasına alalım ^_^

Bu arada film sağlam aksiyon! Ben merakla bekliyorum açıkçası... 9 Mart 2012'de vizyona girecek...

Aaa! Bu arada, eğer sayın yönetmenim montajda atmazsa(!) filmde ben de minnacık bir rolde oynuyorum ^_^ Ama uyarayım, minnacık diyorum, pek bir şey beklemeyin! ;)

Eeee fotoğrafları gördükten sonra siz de merak ediyor musunuz artık? ^_^

Cheers.

nora

Friday 9 December 2011

Ortaya karışık.

Yazacak çok şey var ama tahmin edersiniz ki bunları yazacak adam yok ;) Biriktikçe birikiyor, biriktikçe bayatlıyor, bayatladıkça yazasım gelmiyor.


( En sevdiğim fotolarımdan biri olan bu eseri canım yeğenim Berk'im çekmişti! )


O yüzden bir yerinden başlamak lazım diyerek bodoslama giriyorum =)
13 Ağustos'ta Nana'mın ameliyatından sonraki kontrolleri için gittiğimiz veterinerimize sığınmış bir dobiş bulduk. Kendisi 5-6 yaşlarında bir "Golden Retriever". Bir pet shoptan dolarlar sayılarak alınmış elbette. Ama bu kendisini sokakta bulmasına engel olmamış belli ki.

Neyse efendim, uzatmayayım, artık dilimde tüy bitti bazı şeyleri anlatmaktan. 

Çok uslu, "otur-kalk" gibi basit komutları bilen dünya tatlısı bir şey. 

Getirdik eve :D

Kedilerle zerre sıkıntı yaşatmadı bize. Hatta bizim zilli kedüşler baya bi patakladı Zeus'u ^_^

İlk haftalarda sahibini çok aradık, tüm ilanlara baktık, telefon ettik vs. ama bir şey çıkmadı.

Geçenlerde geçmişe dönük bir ilan buldum, aradım, %100 emin olmasak da detaylar tutuyordu ancak adam geri istemedi :S Zaten bahçede bakıyormuş da, aylardır kayıp olunca ümidi kesmiş de... falan.

Twitter'dan takip edenler biliyorlardı zaten ama sonunda bloguma da yazayım dedim.. Zeus da artık kocaman ailemizin bir üyesi ^_^
Kedi bakımı konusunda uzmanlaştıktan sonra köpek bakmak çok garip geldi bana :) Zeus hiç zor bir köpek değil, tuvalet eğitimi vs. her şeyi var, ama yine de kedüşlere göre o kadar pis ki :D Sürekli horlayan, geğiren, pırt yapan 40 kiloluk bir şey :D 

Ama o kadar saftirik ki, insan yine de kızamıyor hiçbir şeyine :) 

Zaten bizim kuduruk kedilerin yanında Zeus evin en uslu adamı oldu =) 




Köpek bakmanın en zor kısmından bahsederken herkes "ayyy günde en az 2 kere gezdirceksin, dert yaaa!" falan der. Size bir sır vereyim mi; işin en zevkli kısmı o gezmeler aslında!

Zeus sayesinde 2 yıldır oturduğum sitede hiç tanımadığım kadar çok insan tanıdım, her gün istesem de istemesem de yürüdüm, temiz hava aldım...

Çok şapşirik bir oğlumuz oldu işte velhasıl... Bizi bu ev bir süre daha idare eder ama böyle gidersek seneye bir şatoya taşınmamız gerekebilir :D


Efendim bir diğer mevzu da, benim vize sınavlarım... :( Aslında sınıf arkadaşlarımın vizeleri bitti ama ben geçen hafta belimi YİNE sakatlayıp hastanelik olunca 2 sınavıma giremedim ve bu hafta onlara girmem lazım.. Pöf!

Böyle daraldığım zamanlarda okuldaki son yılım olduğunu hatırlatıyorum kendime ve sıkıyorum dişimi... Ama o kadar bıktım ki okumaktan! :D Neyse ki 30'umdan önce, (29'umda) mezun olacağım eğer kırmızı karlar falan yağmazsa !


Neeeeeexxxxtttt! Bu aralar çekimleri devam eden bir aksiyon filminin sahne arkası fotoğraflarını çekiyorum fırsat buldukça... Çok keyifli bir iş ve elimde canavar pozlar var... Beni bıraksalar sette sabahlayabilirim o derece keyif aldığım bir iş... Ama bununla ilgili ayrı bir posta hazırlamalıyım. Stay tuned.


Aslında her yıl nerdeyse Kasım ayından başlar yeni yıl ruhu beni sarmaya ama bu yıl bir türlü giremedim havaya :(  Maddi-manevi bir sürü ıvır zıvır var kafamda... Kemiriyorum kendimi biraz bu aralar... Hani hep üstüste gelir ya aksilikler, şanssızlıklar, hah o dönemden geçiyoruz işte ailecek biz de... 

Neyse, sevmiyorum burda ağlak postalar yazmayı... 

Siz ne durumdasınız görüşmeyeli? Yeni yıl ruhuna girebildiniz mi?

cheers.

nora



Monday 31 October 2011

Gıcık Pazartesi.

Pazar ertesi gıcıklığını ya da popüler deyimle "sendromu"nu yaşayanlara ithafen bu posta.

Hiç şikayet etmeyin!!! Tam bir "tabula rasa" kafayla sınava gidiyorum ben şimdi, halinize şükredin lütfen!!!

Ha inatla keyifsizseniz, sabah sabah keyfinizi yerine getirecek bir foto koyayım hemen...

Karşınızda Nanik!!!

(telefondan posta bu kadar oluyor)


Thursday 29 September 2011

ETS TUR vs. bahtsız çift.


Şu anda bu postada ne güzel fotoğraflar paylaşacaktım.

Paris'ten, Amsterdam'dan içinizi açacak kareler görecektiniz.

Ama olmadı. 

ETS TUR profesyonellikten uzak, kendinden bihaber tutumuyla bu hayalimizi, eşimin bana evlilik yıldönümü hediyesini, bu yılki tatilimizi elimizden aldı. 

Nasıl mı?

Özetlemeye çalışayım.

8 Eylül tarihinde turu satın aldık.

12 Eylül tarihinde bizden istenen tüm evrakları acenteye teslim ettik. 

19 Eylül tarihinde akşam 18.00 civarı acente eşime acilen imzalaması gereken bir evrak gönderdi. Evrak, eşimle vizeci arasında, red alınırsa vizeciden para talep etmemek ile ilgili bir belgeydi. Zaten evrakları teslim ettiğimizden beri sık sık acenteyi arayıp bir sorun olup olmadığını soruyorduk, bize "her şey yolunda" deniliyordu. Böyle bir evrak gönderdiklerinde kıllandık doğal olarak, tekrar sorduk:

- bakın, vize çıkmadı da bu yüzden mi böyle bir belge gönderiyorsunuz? 

"Hayır" dediler, "Onunla ilgili değil, bir sorun yok... Bu belgeyi imzalatmayı unutmuşuz..."

20 Eylül tarihinde, öğleden sonra aradılar ve dediler ki; 

"Vizeniz ret almış."

20 Eylül akşam 17.00 civarında ret yemiş pasaportlarımıza kavuştuk.

Ve neyi farkettik biliyor musunuz?

Vize reddini konsolosluğun ayın 16'sında verdiğini.

Bize 4 gün geç haber verildiğini ve daha ilginci, ret kararını bildikleri halde, ayın 19'unda bize o belgeyi imzalattıklarını.

Dumur.

Bu sayede sadece tekrar vizeye başvurma hakkımızı değil, aynı zamanda turu iptal etme hakkımızı da kaybetmiş olduk. Ya da kaybettirilmiş oldu diyeyim. 19'unda imzalatılan belgeyi düşününce kasıt aramadan duramıyor insan.

Vizenin reddine gelince; Galatasaray Üniversitesi'nde okuyan bir öğrenci olduğum halde, acente ısrarla öğrenci belgeme gerek olmadığını, beni evhanımı olarak çıkaracaklarını, bu işi hep bu şekilde yaptıklarını söylediler. Bana çok garip geldi. Defalarca sordum. Israrla gerek yok dediler. Schengen vizesi için Fransa'ya başvuruyorlardı. Ben bir frankofon üniversitede okuyorum dedim. "Iı-ıh, gerek yok." dediler.

Verdiğimiz banka ekstresi için "bankaya para koymalı mıyız?" diye de sorduk. Kulaktan dolma öyle bir bilgi vardı kafamızda. Ona da "yooo, 6 ay geçmişli hesap görünsün vs." gibi geçiştirilen yanıtlar aldık. Biz de euro almak üzere paramızı elimizde tutuyorduk, önemli bir şey olsa acentemiz bizi yönlendirir diye düşünüyorduk. O kadar para bayılmıştık nasılsa kendilerine. İşleri buydu.

Bu olaylardan sonra direkt olarak Fransız vize başvuru merkezine gittiğimizde aldığımız yanıt "keşke kendiniz başvursaydınız" oldu.

Çok da uzatmayayım... 

ETS Tur dedik, ilk kez yurtdışına çıkacağız, aman pürüz çıkmasın dedik ama anlaşılan büyük hata etmişiz.

Bu olaylardan sonra zannediyoruz ki, müşteri memnuniyeti falan bir şekilde tur şirketimizle çözeriz, hatta onlar mağdur olduk diye kesin jest de yaparlar... 

Ne kadar safmışız...

Bize demezler mi bütün paranız yandı...

Bi daha dumur.

Burda söylemek istemediğim, ciddi bir rakamdan bahsediyorum "yanan".

Üstelik bizim hiçbir hatamız yokken. Zamanında tüm evrakları eksiksiz teslim etmişken. Ne dedilerse yapmışken.

Bir çuval para ver, karşılığında HİÇBİR hizmet alma. Bir de üstüne yanlış yönlendirsinler ve pasaportuna ret ye.

Üstelik tatile gideceğiz diye, eşim işyerinden yıllık iznini almış, ben Ankara'dan erken dönmüş, kedilerimize, köpeğimize (bu ayrı bir post konusu) bakıcı vs. ayarlamışken. Bavulumuz hazır, salonun ortasında duruyorken. 16'sında belli olan ret sonucu bize 20'sinde bildirilmişken.

Çıldırdık tabii ki.

Ulaşabildiğimiz her yere mağduriyetimizi anlattık. Tabiri caizse ortalığı ayağa kaldırdık. Bunun üzerine Ets Tur tarafından bize en son teklif edilen; "uçak biletleriniz yansın (kişi başı 245 euro) ama konaklama + rehberlik hakkınız saklı kalsın başka bir zaman kullanmak üzere".

Dolandırılmış gibi hissettik. 

Sadece bu olayların peşinde koştururken yaşadığımız stresi burada kelimelerle ifade etmem bile cidden zor.


Üstelik olayın başından beri takındıkları tavırdan hoşnut olmadığımızı, böyle büyük bir şirketin müşteri memnuniyeti konusunda bu kadar zayıf davranmasının kendilerine yakışmadığını da belirttik. 

Elbette bu tekliflerini kabul etmedik.

Gerekli yerlere şikayetimizi yaptık, avukatımıza evraklarımızı gönderdik. 

Hakkımızı yargıda arayacağız.

Maddi olarak kuruşumuza kadar geri alsak dahi, bazı şeyler geri gelmeyecek.

Evliliğimizin 5. yılını Paris'te kutlayamayacağız mesela.



peace.


nora



Blogger App Deneme.

Yine Doorstepping sayesinde haberim oldu.

Daha önceki uygulamalar çok da kullanışlı değildi açıkçası, bir de bunu deneyelim bakalım..



Friday 16 September 2011

The Crazy Dance.

Evet yüzyıllardır kayıplardayım.

Bir dolu olay var anlatabileceğim. Kimi güzel, kimi değil.

Ama ben şimdi onları anlatmak yerine (kesinlikle üşendiğimden değil :P) ,  bu güneşli Cuma gününe uygun bir şey paylaşmak istiyorum.

Arşivimde bulduğum kırıntılardan hazırladım bu vidyoyu. Gutu'yu tanıyorsunuz artık, kankilerin kankisi.

Geçen yaz çekmişim. Unutmuşum bile. 

Üzerinden zaman geçtikten sonra karşıma çıktığında bu tarz şeyler, daha da çok gülüyorum :)

Enjoy!

Saturday 6 August 2011

Fingerscrossed for NANA.

Her yaz tatiline "ohhh 3 ay bir o yana yuvarlanacağım, bir bu yana" felsefesiyle giriyorum ama yıl içerisinde kimlerin ahını alıyorsam, okulların kapanmasıyla benim de koşturmam başlıyor...

İkiyüzlülük etmeyeyim, koşturmayı iyi bir şey olarak da görüyorum, nerde hareket orda bereket falan... Ama bu yıl biraz abarttım galiba! ^_^

Neyse efenim, bu gece içimi dökmek için gelmedim, çok daha önemli bir mevzu için burdayım; Nana'mla ilgili bir şeyler yazmak istedim.
Yarın sabah, yani aslında yaklaşık 6-7 saat sonra huysuz kızımı kısırlaştırmak üzere veterinere götüreceğiz. En sevmediğim şey de bu işte, sapasağlam kediyi kendi ellerinle teslim ediyorsun.. :( Ama sahip olduğumuz şartlarda aksi mümkün olmadığından bunu yapmak zorundayız.

Bu kısırlaştırma konusu üzerine yıllardır kara kara düşünmekteyim. Keşke insan ırkı hayvanlara olması gerektiği gibi davransa, eziyet etmese, sahip çıksa da ben de oturup kendi kendime "sokaklarda her gün yüzlerce bebek acı içinde can verirken ben tutup da evimdeki çocuklarımın çoğalmasına izin vermemeliyim..." gibi cümleler kurmasam. Şu anki koşullarımızda 4 kedi ile zaten maksimum noktadayız. Eğer illa ki bu rakamı çoğaltmak istiyorsak yeni bebekler dünyaya getireceğimize sokaktaki bebeklerden birinin hayatını kurtarmayı tercih ediyoruz.

Bu kadar net. Aksi herhangi bir argüman bu fikrimizden daha güçlü değil.

Hal böyle olunca işin bir de sağlık boyutu var. Kısırlaştırmadığınız dişi evcil hayvanınız doğum da yapmıyorsa rahim ve meme kanseri ve benzeri hastalıklara davetiye çıkarıyorsunuz. Üstelik %80lerde gezen bir ortalamayla...

Kızgınlığı bastıran hormon iğnelerinin ne kadar zararlı olduklarından bahsetmiyorum bile...
Sonuç olarak, güzel kızım yarın ameliyat olacak.  Huysuz kızım pek mıymıntı olduğundan korkuyorum ben de. Gözüme uyku girmeyecek gibi. :(

Bu arada ilk fotoyu geçen gün çektim, ikinci fotoyu ise ailemize katıldıktan kısa bir süre sonra çekmiştim... Yaklaşık 8 aydır bizimle Nanachan... Bebeğim çok güzel toparlandı, eskisi gibi çiroz değil, kilosu normale döndü daha da önemlisi psikolojisi düzeldi... Artık ne yaşadıysa sokaklarda yavrum, ilk aylarda çok zorladı bizi... Adam gibi sevemiyorduk bile, dokundurmuyordu... Son bir aydır travmayı tamamen atlattı diyebilirim, artık sadece koynumda uyuyor  ^_^  Yanımdan 5 saniye bile ayrılmayan bir tortor makinesine döndü !!! O boş, anlamsız bakışlar gitti, yerine şapşirik bakışlar geldi... Öyle mesuduz ki =)




Yarın için bize bol şans dilemeyi unutmayın.



peace


nora

Monday 27 June 2011

My babies have a message for you.





And get busted.


and


So that you can 


at the weekend. ^_^



peace.


nora

Thursday 23 June 2011

Début.



Artist burada ne anlatmak istiyor acaba? :P

Veeee aylar sonra sergimden karelerle buluşturuyorum sizi... Fotoğraflara geçmeden teşekkür konuşmamı da yapayım...

A'dan Z'ye her an yanımda olan, son dakikaya kadar çılgınlar gibi koşturan canım kocam Akın Tangün'e,

Bu heyecanı açılış günü benimle paylaşan, organizasyondaki tüm detayları halleden cici sınıf arkadaşlarım Damla, Ceren, Perihan, Bürge ve Cücü'me,

3 günlük İstanbul ziyaretine benim sergimi de sığdıran, saatler öncesinde gelip her bir işi yoluna koyan dünya tatlısı Selviciğim nam-ı diğer Aphraell'ciğime,

Pazartesi olmasına rağmen şehrin diğer ucundan bile üşenmeden gelip beni yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarıma, (ki bunların arasında sizlerin de tanıdığı Marlene'cim ve Banyosuyu'cum da var)

Ve gelmeyi çok isteyip de gelemeyen ancak telefon, twitter, facebook aracılığıyla desteklerini esirgemeyen tüm tanıdıklarıma

KOCAMAN BİR TEŞEKKÜR !!!

Gerisi fotoroman....







18 yıllık canım arkadaşım, beraber büyüdüğüm dostum, Gökçe'm, karnında bebişiyle işten çıkıp geldi... *gözlerdol*









Benim için harika bir tecrübeydi, "ilk sergi" olması da ayrı bir özel kıldı bu tecrübeyi elbette... Çok az  vaktimiz vardı ve buna rağmen sorunsuz bir şekilde hallettik ^_^ Ne mutlu bana böyle güzel insanlar var çevremde ^_^

Şimdiden bir sonraki projem için düşünmeye başladım bile... Acemiliği attık, her şey daha iyi olmak zorunda ! *selfmotivate*

peace.


nora

----------------------------------------

NOT_1Bu sıralar www.nuracartangun.com'un hazırlıklarındayız... Web sitesi bittiğinde sergide olan koleksiyondan parçaları da orada görebileceksiniz...

NOT_2: Fotoğrafların basım sürecinde -ki oldukça kısa bir süreçti bu- her türlü desteğini esirgemeyen Bora'ya ayrıca teşekkür etmem gerek !!!


Monday 20 June 2011

Back.



Sergiydi, finallerdi derken ayrı düştük gönül tostları, ama hasret sona eriyor. ^_^ 

Yarından tezi yok oturuyorum blogumun başına eşekler gibi yazıyorum ne var ne yok. Blogun adını yakında "bayat haberler merkezi" koyabilirim ama... pöf!!!

Neyse, derslerini takır takır geçmiş biri olarak 4 aylık yatış başladı benim için... (evet yanlış duymadınız 4 ay !!! woohhooo!!)  Zaten istemesem de can sıkıntısından daha sık yazı girerim bloga gibime geliyor :D

Bu arada şaka maka son sınıf öğrencisi oldum sonunda !!! 30'uma girmeden bitecek bu okul ;)



Görselsiz posta adetm değildir, şunu da sıkıştırayım araya... "Cinemagraph" denilen "hareketli fotoğraf" denemem... Biraz uğraştım ve kocayı da uğraştırdım ama güzel oldu sanki hımmm???




Eeeeee özlediniz mi beni? :P *şımar**şımar**şımar*

Ben sizleri de, bloguma yazmayı da çoooook özledim !!! 

Hadi bi gaz verin pliz, toparlayayım buraları ^_^





peace.



nora

Wednesday 11 May 2011

Davetlisiniz !



Bomba bir haberim var arkadaşlar ^_^



16 - 20 Mayıs tarihleri arasında Galatasaray Üniversitesi Ortaköy Kampüsü içerisinde bulunan tarihi Süslü Salon'da ilk fotoğraf sergimi açıyorum !!! *ağızkulaklarda*

Az önce aldığım habere göre gerekli izinler çıkmış, onaylar alınmış =) Açılış kokteyli vs. için ayrıntıları yarın benim gidip görüşmem gerekiyor.... O yüzden şimdilik o tarz bilgileri paylaşamıyorum sizlerle...

Ama hepiniz davetlisiniz !!!! 

<3